Posts Tagged ‘edebiyat’

Bize ve insana dair hikayeler: Peri Gazozu

Saturday, August 3rd, 2013

İki üç yıl kadar önceydi galiba, sürekli yanımda taşıdığım biraz eskimiş saman kağıtlı not defterimin yıpranmış sayfalarına, sevdiğim bir arkadaşımın aile hikayesini -iki kızkardeşin hasta olan annelerine destek için saçlarını kazıtmaları ve anneleriyle beraber bir zorluğu atlatma öyküsü- dinledikten sonra -içim burkularak- şöyle yazmıştım:

“Sözcükleri duyuyor, düşünceleri görüyor, hayata dokunuyoruz ama yine de ne çok şey var şu hayatta biz daha dokunamadan yanımızdan usul usul akıp geçen.”

Yaşanmış insan öyküleri… Sevgi, mutluluk, şefkat, acı, kasvet… Hepsi de bir şekilde etrafımızda, içinde bazen birer aktör bazen de sadece birer seyirci olarak yeraldığımız toplumda geçen hayat kesitleri…

Peri Gazozu (Ercan Kesal)

Peri Gazozu (Ercan Kesal)

Elimde bir hikaye kitabı: “Peri Gazozu”. Şimdiye kadar karşımıza senarist, oyuncu ve doktor olarak çıkmış ama en çok da “Bir Zamanlar Anadolu” nun senaryosu ve o filmdeki oyunculuğu ile bildiğimiz, en son karşımıza IKSV film festivalindeki “Yozgat Blues” ile çıkmış ödüllü oyuncu Ercan Kesal’in ilk hikaye kitabı. Geçtiğimiz ay yayımlanan “Peri Gazozu” bize o yanımızdan usul usul akıp geçen hikayeleri anlatıyor sakince ve odağına “insanı” koyarak.

Şehirler mi yaratır insanları yoksa insanlar mı yaratır şehirleri? Ya da “Taşra” kelimesi ile tanımlayageldiğimiz o kasaba kültürü? Taşra insanı mı yaratır taşrayı yoksa taşralar mı yaratıyor insanları? Hayatın, insanın çevresi ve diğer insanlarla sürekli bir etkileşim olduğunu düşünürsek, şüphesiz taşra içinde aynı şey geçerli oluyor, ister şehir olsun isterse taşra, durum değişmiyor: taşra insanı da doğduğu, büyüdüğü ve yaşadığı ortamdan hem etkileniyor, hem de onu ve kültürünü belirliyor.

Ercan Kesal

Ercan Kesal

Bu karşılıklı etkileşim ardında -şehir ya da metropol insanlarına inanmakta zorlanacağı kadar- samimi insan ilişkileri bırakırken, kasvetli bir kültürel / geleneksel havada yaratıyor taşraya dair: sıcak, naif, samimi, kasvetli, acımasız bir taşra gerçeği ya da anadolu’dan insanımıza dair öyküler. İşte güzel insan Ercan Kesal bize bu öyküleri anlatıyor “Peri Gazozu” ile. Avanos’larda Gazozcu Mevlüt beyden başlayıp taşranın binbir haline seyirci oluyoruz, kendimizi ve Anadolu’yu hem sıcaklığıyla hem de acımasız yönünüyle önümüzde buluyoruz.

Ercan Kesal, Peri Gazozu’nun sunuş kısmında şöyle diyor:

“…yazdıklarımla aramdaki mesafeyi kaldırmaya gayret ettim. Okur; hikayelerimi okumak yerine, ‘seyretsin’ istedim. Bu, sinemasal anlatıma da çok benzeyen bir teknik demekti. Okuyucuma bir şeyleri ‘anlatmak’ değil de ‘göstermek’ istedim hep.”

Ercan Kesal hikayelerini o kadar yalın ve sade bir dil ile anlatıyor ki bu yalınlık ve sadelik hemen hemen tümü gerçek yaşanmışlıklar olan hikayelerini ve o hikayelerin odaklarındaki insani derdi daha bir çarpıcı olarak önümüze koyuyor.

Kendi çocukluk yıllarından, hekim olarak atandığı mecburi hizmet yıllarına kadar başından geçenleri bize seyrettiriyor Ercan Kesal. Daha Avanos’tan başlayan çocukluk yıllarından, çok ama çok can yakıcı, yürek burkucu hikayelere, tüm hikayelerin ana noktası “insan olmak” ile ilgili. Yetimlikten mühre, ensest ve tecavüzden askeri darbeye, yoksulluktan yoksunluğa, hemen hemen tüm Türkiye gerçekleri çoğu sosyologun yapamayacağı kadar çıplak bir şekilde önümüze düşürüveriyor. Bozkırların çorak ortamıyla harmanlanmış sıcak insan öyküleri de var.

Kitaptan : “Vicdanımız kuruyor. Babalarını erken kaybetmiş yetim çocukların masum başlarını koyacakları göğüsler çoktan çöktü, farkında mısınız? Göğüs çöktükçe zulüm tepemizde kalıyor. Kavisli ve dolaşık geçmişimizse, bozuk düzenimizin telleri olmuş. Duyduğunuz sesler bu yüzden içli ve bu kadar derinden geliyor.

Şimdi bir türlü sığamayıp, delice bir kavgaya tutuştuğumuz, adına Anadolu denen şu kadim topraklarda, binlerce yıl önce hüküm sürmüş, bir Hitit kralının oğullarına bıraktığı vasiyete bakın isterseniz: ‘Öldüğümde beni, usulünce yıkayın, göğsünüze yaslayın ve toprağa bırakın.’ Bu kadar.”

Hayata kendini de etrafını sorgulayarak bakmayı öğrenmiş, insan olmayı da insan kalmayı da başarabilmiş, sade ve yalınlıkla hikayelerini anlatırken, asıl noktaya hedefini bilen öfkeli bir dokunuş da da bulunabilmiş sadeliğin ardından derin bir bilgeliği bizlere aktarmayı başarmış hikayeler bunlar…

Anadolu’ya, bozkıra, insana, bize dair şefkatli, öfkeli ama sevgi dolu hikayeler…

Peri Gazozu (Ercan Kesal)

Peri Gazozu (Ercan Kesal)

 

Peri Gazozu

Ercan Kesal

İletişim Yayınları

Çağdaş Türkçe Edebiyat

1. Baskı Temmuz 2013

198 Sayfa

Neşeli günler,