ve “filmekimi” başlıyor

2002 yılından beri ekim aylarını istanbullu (son zamanlarda diğer şehirler de programa eklendi) sinemaseverler için daha da güzelleştiren, dünyanın dört bir yanındaki festivallerde gösterilmiş filmleri ayağımıza getiren “filmekimi” geldi çattı. 10 Eylül’de programının da açıklanmasıyla sinemaseverler için program hazırlama ve bilet bulma telaşı da (biletler 22 Eylül’de satışa çıkacak, lale kart’lılar için 1-2 gün önce) başladı diyebiliriz.

filmekimi 2012 - IKSV

filmekimi 2012 – IKSV

Daha önce İstanbul Film Festivali vb. festivallerde olduğu gibi ama geçen yıl tadına vararak / hakkını vererek yapamadığımı, bu yıl oturup tek tek inceleyerek, yani film programı yapmanın tadına vararak filmekimi’nde izleyeceğim filmlerin listesini yaptım. İş, güç ve okul üçgeninden arta kalan zamanın elverdiği kadarıyla 9 güne 19 film sığdırabildim. Aşağıdaki liste -biletler de sorun çıkmazsa ki lale kart ile o sorunu aştığımı düşünüyorum- bu yıl filmekimi’nde izleyeceğim filmler ve en çok merak ettiğim ilk 7 film için kısa açıklamaları bulabilirsiniz. (Geçen yıl da ayrıntılı bir program yapmış fakat biletlerin ilk gün tükenmesi yüzünden filmekimi”nde doğru düzgün film izleyememiştim. Buna önlem olarak bu yıl Lale Kart ile öncelikli bilet alacağım)

 

The Angel’s Share / Meleklerin Payı (Yönetmen:  Ken Loach)

The Angel

The Angel”s Share

Kendine has üslubu, keskin politik dili, insani yaklaşımı ile kurt bir sinema emekçisi ve sert bir muhalif olan ingiliz yönetmenin son filmi.  “The Angel’s Share / Meleklerin Payı” 2012 Cannes Jüri Özel ödülüne değer görüldü. Bana gore gerçek bir ölçü olmamasına rağmen, meraklısı için belirtelim, filmin IMDB puanı 7.3 / 10. IKSV Filmekimi sitesinde film hakkında kısaca şu bilgi veriliyor:

Siyasetle mizahı ustalıkla bir araya getiren yönetmen Ken Loach, bir kez daha gediklisi olduğu senaryo yazarı Paul Laverty ile el ele veriyor ve İskoçya”nın başkenti Glasgow”da bir grup genç suçluyu merceği altına yatırıyor. Çiçeği burnunda baba Robbie, hapisten kıl payı kurtularak zorunlu kamu hizmetine çarptırılır ve burada Rhino, Albert ve Mo ile tanışır. Robbie”nin sonradan ortaya çıkan viski uzmanlığı ve tadım hassasiyeti sayesinde çetemiz açık hava, İskoç yaylaları ve yaşamlarının en büyük rizikosuyla karşılaşacaktır.

Filmi izledikten sonra hem film üzerine hem de yönetmen Ken Loach üzerine ayrı bir blog yazısını yine bu blog’da okuyabileceksiniz.

 

Marley (Yönetmen:  Kevin Macdonald)

Marley

Marley

Jamaika’lı müzik adamı ve siyasal aktivist Bob Marley’in hayat öyküsü. Daha once benzer filmler yapılmıştı fakat şahsen ben hiçbirini izlemedim. “Marley” bu jamaika’lı benzersiz müzik adamı hakkında izleyeceğim ilk film, sinemasal yönünden ziyade izleyeceğim ilk Bob Marley belgeseli olması sebebiyle programıma dahil ettim. Meraklısı için belirtelim, filmin IMDB puanı 7.9 / 10. IKSV Filmekimi sitesinde film hakkında kısaca şu bilgi veriliyor:

görüp görebileceğiniz en samimi Bob Marley filmi… Bob Marley”in evrenselliği, müzik tarihine katkısı ve toplumsal, siyasal bir öncü olarak üstlendiği rol tek kelimeyle benzersiz. Marley, bir müzisyen, bir devrimci ve bir efsane olarak gençliğinden uluslararası yıldız oluşuna dek bu efsane sanatçının yaşam öyküsünü anlatıyor. Marley ailesinin desteğiyle gerçekleştirilen filmde daha önce gün yüzüne çıkmamış görüntüler, inanılmaz performanslar ve yakın dostlarıyla yapılmış röportajlar da yer alıyor. İlk kez Berlin Film Festivali”nde izleyiciyle buluşan filmin yönetmeni, İskoçya”nın Son Kralı filmini de çeken Kevin Macdonald filmde, ölümünden 30 yıl sonra bile Bob Marley”in nasıl hâlâ dünyanın dört bir yanındaki insanlara hitap etmeyi sürdürdüğünü inceliyor.”

 

No / Hayır (Yönetmen:  Pablo Larraín)

Siyaset, reklam, propaganda ve bir diktaörlük rejiminin son yılları. Kuru propaganda’nın ötesine geçebilen, ideolojik tuzaklara düşmeyen ve kısır söylemlerden kendini kurtarabilmiş her politik film ilgi alanıma girdiğinden bu filmi de programıma ekledim. Beklentim yukarıdaki durumların olmaması yani filmin kısır söylemlerin ötesine geçebilmesi ve sanatsal anlamda başarılı bir dil tutturabilmesi. Filmin 2012 Cannes Sanat-Sinema ödülü almış olması dab u beklentimi güçlendiriyor. Meraklısı için belirtelim, filmin IMDB puanı 7.8 / 10. IKSV Filmekimi sitesinde film hakkında kısaca şu bilgi veriliyor:

Şili”nin askeri diktatörü Augusto Pinochet uluslararası baskılara boyun eğer ve 1988″de kendi başkanlığını referanduma götürme kararı alır. Muhalefet önderleri, “Hayır” kampanyalarını yönetmek üzere Rene Saavedra adında pek iddialı, genç bir reklamcıyla anlaşırlar. Son derece kısıtlı olanaklarına ve diktanın dur durak bilmeyen baskısına rağmen cevval Saavedra ve ekibi oylamayı kazanıp ülkelerini dikta rejiminden kurtarmanın yolunu bulmak üzere cesur bir plan yaparlar. Altın Lale”yi kazanan Tony Manero ve Post Mortem”in ardından gelen bu son filminde yönetmen Pablo Larraín, Pinochet”yle geçen uzun ve zulüm dolu yılların sona erdiği, generalin iktidardan indiği o benzersiz anı yeniden yaşatıyor.

 

Aşk / Amour (Yönetmen:  Michael Haneke)

Amour

Amour

Michael Haneke hemen hemen her filmi ile olay yaratan, felsefe, psikoloji ve sahne sanatları eğitimi almış çağımızın en tartışmalı aynı zamanda en yetenekli yönetmenlerinden biri. Sinemasal anlamda filmleri klişelerin ve alışılmışın dışında. Dolayısıyla bir “haneke” filmini programıma almamazlık edemezdim. Film yaşlılık, sevgi ve aşk konularını irdeleyen bir dram. Film 2012 Cannes Altın Palmiye ve 2012 FIBRESCI büyük ödülüne değer görüldü. Meraklısı için belirtelim, filmin IMDB puanı 8.1 / 10. IKSV Filmekimi sitesinde film hakkında kısaca şu bilgi veriliyor:

Aşk, ölüm… Peki arada ne var? Hayatın en zor anlarını beyazperdeye taşıyan Aşk Haneke”ye Cannes”da Beyaz Bant”tan üç yıl sonra ikinci kez Altın Palmiye”yi kazandırdı. Filmin kahramanları Georges ve Anne, seksenli yaşlarını sürmekte olan, birbirlerine çok bağlı, kültürlü, emekli müzik öğretmenleridir. Kendisi de bir müzisyen olan kızları yurtdışında yaşamaktadır. Bir gün, Anne felç geçirir. Aralarındaki sevgi bağı gitgide zorlanırken ölüme hazırlanırlar. Avusturya”nın Oscar adayı ilan edilen bu iç burkan dram, merhametli olduğu kadar acımasız, gerçekçi ve yürek paralayıcı.

 

Pieta / Acı (Yönetmen:  Kim Ki-Duk)

“Pieta / Acı” Güney Kore’li yönetmen Kim-Ki Duk’un Venedik film festivalinde övgüler alan son filmi. Filmlerinde derdini kendine özgü dili ile kendi penceresinden anlatan Kim-Ki Duk’tan yine benzer bir dil kullandığı film bekliyorum. “Pieta / Acı” filmi ile Kim-Ki Duk bize insani bir melodramı kendi penceresinden bizlere sunacak gibi. Meraklısı için belirtelim, filmin IMDB puanı 7.6 / 10. IKSV Filmekimi sitesinde film hakkında kısaca şu bilgi veriliyor:

Pieta

Pieta

Zalimliğimiz ve para hırsımız yüzünden birbirimize inancımızı kaybetmiş olabilir miyiz? Hepimiz aslında Tanrı”nın merhametini mi bekliyoruz? Tefeciler adına çalışan zalim bir adam, patronlarının alacaklarını her ne yöntemle olursa olsun toplamaya alışmıştır. Ailesi ya da dert edeceği sevdikleri olmadığı gibi işini sınırsız kötülükle yapabilme yolunda ne korkusu ne de tereddüdü vardır. Bir gün karşısına bir kadın çıkar ve annesi olduğunu iddia ederek yıllar önce onu terkettiği için özür diler. Adam başta kadına inanmaz; herhangi bir anne hatırası yoktur. Ama kadına bağlandıkça onun korkunç bir sır sakladığını anlar. Kore”de şiddet sahneleri yüzünden şimdiden büyük tartışma yaratan Acı, ilk gösterimini Eylül”de Venedik Film Festivali”nde gerçekleştirdi.

 

Onur Savaşı / Jagten (Yönetmen:  Thomas Vinterberg)

Ünlü yönetmen Lars Von Trier ile beraber Dogma akımının / manifestosunun öncülerinden olan yönetmen Thomas Vinterberg’in son filmi. Yönetmenin aynı zamanda dogma’nın ilk filmi sayılan “Festen” I de yönetiğini belirtelim. 2012 Cannes En iyi Erkek Oyuncu dalında Mads Mikkelsen bu filmdeki performansıyla ödüle değer görüldü. Meraklısı için belirtelim, filmin IMDB puanı 7.9 / 10. IKSV Filmekimi sitesinde film hakkında kısaca şu bilgi veriliyor:

Jagten

Jagten

Dogma 95 kurucularından Thomas Vinterberg, sinemaya sert olduğu kadar yürek paralayıcı bir öyküyle dönüyor. Cannes”da büyük gürültü koparan filmin başkahramanı, haksız yere çocuk taciziyle suçlanan ve mahvolan yaşamını toparlamaya çalışan bir adam. Kırklı yaşlarındaki Lucas, kendine yeni bir sevgili, kreşte bir iş bularak boşanma sürecini atlatmaya çalışır. Sonra bir gün, işler tersine döner. Küçük bir söz, öylesine bir yalan Noel ışıklarına karışır. Lucas hem yaşamı hem onuru için mücadele ederken güvensizlikle sarsılan kasaba ahalisi toplu bir histeriye kapılır.

 

 

Başka Bir Kadın / La Vie D”une Autre (Yönetmen:  Sylvie Testud)

Aslında filmekimi sonrası çok muhtemel sinemalarda da gösterime girecek olan bu filmi filmekimi programıma dahil etmemin tek sebebi oyuncu Juliette Binoche’nin oynaması. Meraklısı için belirtelim, filmin IMDB puanı 5.7 / 10. IKSV Filmekimi sitesinde film hakkında kısaca şu bilgi veriliyor

Another Woman

Another Woman”s Life

Fransız yıldız oyuncu Sylvie Testud ilk kez kamera arkasına geçerek çektiği bu romantik komedide Fransız sinemasının en tanınmış iki oyuncusuna yer veriyor. Filmin adındaki kadın olan Marie, tanıştığı bir çizgi roman sanatçısıyla hoş bir gece geçiren Marie, sabah uyandığında aradan 15 yıl geçmiş olduğunu fark eder. Bu sürede çizgi romancı Paul ile evlenmiş, çok tatlı bir oğlan çocuğu sahibi olmuş, çokuluslu bir yatırım firmasının başına geçmiş, Paris”te muhteşem manzaralı bir dairede oturmaya başlamıştır. Ne var ki, bu başarı öyküsü ilk aşkına mal olmuştur ve dört gün içinde Paul”den boşanacaktır. Marie kısa zaman içinde hem bu “hafıza kaybının” üstesinden gelmeye hem de yuvasını kurtarmaya çalışacaktır.

Bu yedi filmin dışında “filmekimi” nde izleyeceğim diğer filmler:

Biz ve Ben / The We and The I
Yönetmen: Michel Gondry

Kara Oyun / Black’s Game
Yönetmen : Óskar Thór Axelsson

Dördüncü Kuvvet / The Fourth State / Die Vierte Macth
Yönetmen: Dennis Gansel

Hayalimdeki Aşk / Ruby Sparks
Yönetmen: Jonathan Dayton & Valerie Faris

Tepelerin Ardında / Beyond the Hills / Dupa Dealuri
Yönetmen: Cristian Mungiu

Ben ve Sen / Me and You / Io e Te
Yönetmen: Bernardo Bertolucci

Tetikçiler / Looper
Yönetmen: Rian Johnson

Havana’da Yedi Gün / 7 Days in Havana
Yönetmenler: Benicio del Toro, Pablo Trapero, Julio Medem, Elia Suleiman, Gaspar Noé, Juan Carlos Tabio, Laurent Cantet

Duvar / The Wall / Die Wand
Yönetmen: Julian Roman Pölsler

Tutku / Passion
Yönetmen : Brian De Palma

Gölgede Dans / Shadow Dancer
Yönetmen: James Marsh

Filmler, gösterim sonrası düşünceler ve bir Ken Loach yazısı ile “filmekimi” yazılarına önümüzdeki günlerde devam edeceğim.

şimdiden iyi seyirler ve de neşeli pazartesiler,

 

Tags: , , , , , , , , , , , , , , ,

Yorum yap