Archive for February, 2010

Yakın ve Uzak Yer : Toronto Adası

Friday, February 26th, 2010

Yanlış zamanda yanlış yerdesiniz ya da şöyle diyelim; doğru zamanda doğru yerdesiniz eğer kanınızı donduran soğuğu saymazsanız. Bir kısmında hala insanların yaşadığı, nerdeyse tüm hayatın bahar ve yaz mevsimine göre ayarlandığı, şehre, uzaktan bakınca elinizi uzatsanız dokunacak kadar yakın, sessizliğini görünce de şehirden fersah fersah uzakta hissettiğiniz bir yer Toronto Adası. Toronto merkeze deniz yoluyla çok yakın. Ufak bir ada dedik ama aldanmayın ufaklığına, bölgesel uçuşlar için kullanılan bir havaalanı bile var bu adada ama havaalanı Toronto şehri için yoksa bu ufacık adadaki nüfus(iki yüz küsur hane var bu adada) o havaalanını açık tutmak için cazip olmazdı.

Tarihi eskilere giden (yok yok o kadar eski değil, 1790 ların sonu), hikayesi biraz karışık, sakinlerinin bir kısmının zamanında kanun zoruyla evlerinin boşaltıldığı, boşaltmak istemeyenlerin uzun bir hukuk mücadelesi verdiği ve sonunda kazandığı, boşaltılan yerlerin park ilan edildiği, piknik yerine çevrildiği bir yer burası. Zamanında federal hükümete bağlıyken daha sonra el değiştirmiş, isim değiştirmiş ve Toronto şehrine bağlanmış. Dediğimiz gibi hikayesi biraz karışık.

Etrafta dolanınca ateş yakılacak yerlerin ve bazı yerlerde taş masaların olması piknik, şimdi pek benzemese yazın güzel olacağını belli eden sahildeki alanların olması plaj, ve soğukların bitmesini suyun kenarında  bekleyen, üst üste  yığılmış ve şimdilik yalnız bırakılmış kanoların varlığı hareketli bir yaza işaret ediyor.  Gece ise Toronto şehir merkezinin ışıl ışıl manzarasını önünüze getiren ufak, şirin bir yer.

Bir ada, soğuk bir hava ve öfkeli bir rüzgar aynı anda aynı yerde olunca yukarıda saydığım güzellikler sadece bahar ve yaz aylarında burayı ziyaret edebilecekler için geçerli oluyor haliyle.

Ada aslında bir çok ufak adacıktan oluşuyor.  Bu adacıklar o kadar birbirine yakın ki bir her ada birer köprü ile birbirine bağlanmış durumda.  Bu yakınlık”ın iki sonucu var; biri köprülerle bağlanmaya olanak sağlaması, ikincisi ise şu anda olduğu gibi kışın bu suların donması (göl donması). Böylece ortaya ilginç manzaralar çıkabiliyor. Resimden görebileceğiniz gibi insanlar gündelik işlerini hallederken o gölün üzerinden yürüyerek geçiyorlar. Arada bu buzlu gölü hokey oynamak için kullananlarda olmuyor değil.

İki ada arasındaki su boyunca (aslında göl donmuş olduğundan buz boyunca demek daha doğru) yürürken karşıma çıkan bir kunduz ise ilginç bir anı oldu.  Zooloji bilgim çok sınırlı olduğundan ilk anda nedir, ne değildir, zararlı mıdır, ısırır mı diye düşünürken o benden ürküp kaçmaya başladı. O önde ben arkada koştururken pat diye suya atlayıverdi hayvan.  Orada kendini güvende hissetmiş olacak ki burnunun dibine kadar sokulup resimlerinin çekilmesine pek ses çıkarmadı.

Ada bir yanıyla şehre çok yakın olması, öte taraftan şehrin gürültüsünden uzak olması (bir kaç resmi araç dısında trafik, yok haliyle), ve kuzeyiyle şehir manzarası, güneyiyle göl manzarası sunmasıyla Toronto”daki iyi şeylerden biri.  Gitmek için baharı beklemeden pat dadanak gidecekler yukarıdaki gibi bir adayla karşılaşacakken, bahar ve yaz aylarında gidenler daha renkli ve hareketli bir adayla karşılaşabilirler.  Diğer resimlerin bir kısmınıda aşağıda bulabilirsiniz.

Toronto rüzgarına maruz kalmamanız dileğiyle…