Kaldırım Serçesi / La Vie En Rose

Müzikten pek fazla anlamam. Ailenin en küçüğü olarak, herkes bir müzik aletini iyi derecede çalarken ben bu durumdan bir türlü nasiplenemedim (“Herkes bir şeyler oldu, ben olamadım Anne” ruh hali eşliğinde). Bir türlü olmadı.Vakti zamanında etraftakilere özenip birkaç şarkı söyleme girişimim de olmadı değil ama “Doğal ortama ve estetiğe zarar verdiğim” gerekçesiyle susturulmam çok da zaman almadı :) İlkokulun kahve rengi sıralarındayken (bkz : “Bu sıra düz mü? Evet öğretmenim“), müzik derslerinde bile öğretmen ve sıra arkadaşlarım en fazla 5-10 saniye tahammül edebiliyorlardı. Yetenek meselesi, olmayınca olmuyor. Ama nerede iyi bir müzik duysam zevkle dinlerim.

Edith Piaf”ta bunlardan biri. Fransa”nın “Kıta Avrupa”sına hediyesi. İnsanı derinden etkileyen sesi ile milyonları fethetmiş “kaldırım serçesi”. İşte bu “kaldırım serçe” sinin biyografik filmini izleme fırsatını 26. Uluslararası İstanbul Film Festivali (http://www.iksv.org/film/) sayesinde geçtiğimiz Nisan ayında yakalamıştım. Marion Cotillard“ın Edit Piaf rolüyle boy gösterdiği (boy göstermek ne kelime harikalar yarattığı diyelim. hakkını verelim), Oliver Dahan“ın yönetmen koltuğunda olduğu, “kendi alanında” mükemmel diyebileceğimiz bir görsel ve işitsel ziyafet idi. Bu büyük sesin hayatını, inişiyle çıkışıyla, eğrisiyle ve doğrusuyla biz fani kullara kimileyin hüzünlenerek, kimileyin gülümseyerek ama görsel anlamda hep çıtanın üzerinde seyrederek, oyunculuk anlamında ise sınırların fersah fersah aşıldığı bir film gördük. Edith Piaf”ı gördük, elimizi uzatsak tutacaktık, haykırsak duyacaktı.Kulaklarımız pür dikkat kesilip bizden çoktan ayrılmıştı daha film başlar başlamaz.

Edith_Piaf

İki oyunucunun “oyunculuk” yeteneği bende farklı bir hayranlık uyandırmıştı şimdiye kadar. Bunlardan biri “As Good As It Gets” filmindeki Melvin rolüyle Jack Nicholson ise diğeri de “Dancer in the Dark” taki performansıyla Björk idi. Şimdi bunlara bir üçüncüsü eklendi. Edith Piaf rolüyle Marion Cotillard. Edith Piaf gibi bir rolü, gürünüm anlamındaki bir çok dezavantaja rağmen, hakkını vere vere, su gibi akarak oynuyordu. Oynamak denmez buna Marion rolü adeta yaşıyordu. Filmde sokakta, kaldırım kenarında arkadaşıyla şarkılar söylediği sahnedeki jestleri, mimikleri, ellerin çekinik, utangaç hali, az sonra o kendinden çok emin tavırları, gülümsemesi ile deyim yerindeyse tiyatrocu tabiriyle “döktürüyordu”. Edith Piaf”ın artık iyiden iyiye yaşlandığı sahnelerdeki performansı ise “işte, oyuncu” dedirtiyordu adeta.

Biz film gördük, Edith Piaf”ı gördük. Salon sessizleşti. Işıklar söndü. Sahne onundu.

Meraklısına :Kaldırım Serçesi / La Vie En Rose” festivalden sonra şimdi de sinemalarda. 03.08.2007 itibariyle Türkiye”de gösterime girdi. Hani olur da “Edith Piaf dinlemek, ruhunuzla kanatlanmak” isterseniz kaçırmayın derim.

iyi pazarlar,

Yorum yap